AB Mevzuatı ve Hayvanların Uyutulması
Sayın Günel Başar ,
Sayın E.. C... ,
Aşağıda "ismini özellikle sakladığım" kişinin bilgileri tamamen yanlıştır. AB mevzuatında böyle bir uygulama olabilir ama Türkiye AB'ye üye olmadığı ve böyle bir uygulamayı kabul etmediği gibi aşağıda bahsedildiği gibi
* 5199 sayılı hayvanları koruma kanuna ve yönetmeliklere göre hayvanları barınaklara tıkıp bir hafta içinde öldürmek ,
* 2005 yılı ve 2006 yılında ayrı ayrı çıkan Bakanlık genelgelerine göre hele toplu olarak sokak hayvanlarını itlaf etmek hukuken yasaklanmıştır.
* Türkiye bu ana kadar böyle bir uluslararası anlaşmaya da imza atmamıştır.
Bugüne kadar idari makamlarca yanlış olarak uygulana gelen ve adeta usta-kalfa-çırak silsilesi ve hiyerarşisi içinde öğrenilen ve uygulanan toplu katliamlar hukuken sona erdirilmiştir. Fiili olarak eskiden gelen bu alışkanlığa uygulamaya devam ettirmek ise , bu zalimliğe kılıf olamaz.
Barınakların da fonksiyonu bakımevi olarak hasta , sakat ve yaşlı hayvanlar için çalışmasıdır. Bir ölüm kampı ya da toplama merkezi de asla değildir. Ama fiili durum maalesef oraları da nazilerin toplama merkezine çevirmiştir.
Mektupta bahsedilen "Dayatmacılık" konusuna gelince ;
Burada bahsedilen durum hayvanların doğal yaşama ortamına girip , Zekeriyaköy gibi bir zamanlar tamamıyla ormanlık bir alana girip evleri yapmak , kooperatif alanları adı altında ve 2b istisnalarından yararlanıp evler inşa etmek , aslında biz insanların hayvanlara ve doğaya olan merhametsizce yaklaşımımız ve tüm hayvanları doğal ortamından uzaklaştırılması için doğaya karşı dayatmamızdır.
Yani onları mevcut doğal ortamlarında bile yaşamamaları için bulundukları yerlerden imar kanunlarımızı , belediyelrei zorlayarak biz insanların yaptığı hareket aslında bir dayatmacılıktır. "Biz geldik , artık sizin burada işiniz yok , uzaklaşın , ölün , ölmüyorsanız biz sizi acımasızca öldürürüz" dür.
Dayatmacılık , petshoplara , üretim çiftliklerine , yurtdışından zevk için getirilip satılan hayvanlara karşı çıkmanın zor olduğunu bilip , kolay yoldan hayvanlarıidari makamları da alet ederek katletmek , güç denemesi ve mutluluğun onların olmaması üzerine kurulmasıdır.
Halbuki musluk ana vanadan kapatılırsa , (üretim çiftlikleri , pet shoplar denetlenirse , programlı kısırlaştırma yapılırsa ) sokak hayvanı problemi sona erecektir. Eğer öldürme ile itlaf ile sorun çözülmüş olsaydı , Hayırsız adada , toplu istanbul katliamlarında atalarımız başarılı olmuş olurdu...
Birkaç kendini bilmez hayvanseÇerin ( hayvanseverin değil ) yapmış olduğu , komşuluk hukukuna aykırı davranışları , ya da o bölgedeki kısmi hayvan ve doğa hakları savunucularının kısmi de olsa örgütlenmelerini küçümsemek , idari makamlarla müsbet yönde işbirliği adımlarına gitmemek aslında uzun vadede herkesin şikayet ettiği son durumu ortaya çıkarması kaçınılmazdır. Hayvanları öldürmek gibi basit bir çözüm yerine işbirliği ve örgütlenmelere yardımcı olmak asıldır. Yoksa bir yandan insanlara petshoplardan hayan alacak , bir yandan bunları terkedecek , bir yandan da belediye bizim vergilerimizle bunları soluk borularını nefessiz bırakaraak teknik deyimi ile UYUTACAK...bu vahşi çember ve bu kabul edilebilir , insani bir çözüm değildir.
Sesleri dilleri olmayan sokak hayvanlarına mal edilemez. Oralara terkedilmek onların suçu değildir. Son genelgeler hayvanların kısırlaştırılıp , aşılanıp alındığı bölgedeki hayvan koruma gönüllülerinin kontrolüne terkedilmesi yönündedir.
Anadolu'nun , AB'den en büyük farkı merhamet duygularının ve hoşgörüsünün sonsuz olmasıdır.
AB , o nedenle bizim için bu konusuyla örnek alınacak bir kurum değildir , bilakis bizden çok şey öğrenmeleri gereken , sadece kendi düşündüklerinin doğru olduğunu düşünen , hatta bu vahşi uygulamadan sadece ticari olarak para kazanılmasına izin verdiği için uygulaması doğru gözükse de aslında bu yönüyle bile dayatmacı bir kurumdur.
Lütfen ekli belgeleri dikkatli olarak inceleyiniz. Bu yazıyı ekleri ile beraber ilgili kişiye yönlendiriniz.
Av Ahmet Kemal Şenpolat
İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Başkanı
HAYTAP hukuk danışmanı
----- Original Message -----
From: Günel Başer
To: [email protected] mail adresi spam botlara karşı korumalıdır, görebilmek için Javascript açık olmalıdır
Sent: Tuesday, May 15, 2007 3:55 PM
Subject: Fw: Sokak köpekleri ile ilgili Üyelerimizden gelen e-mailler
Sayın Ahmet Kemal Şenpolat,
Bugünkü telefon görüşmemize atfen, .....beyin, kooperatifimiz kanalıyla göndermiş olduğu görüşlerini bilginize sunar, lütfedeceğiniz cevabınızı beklerim.
Saygılarımla,
Zeynep Başer
----- Original Message -----
From: Zekeriyaköy Kooperatifi
To: Undisclosed-Recipient:;
Sent: Monday, May 14, 2007 6:28 PM
Subject: Sokak köpekleri ile ilgili Üyelerimizden gelen e-mailler
Sayın Nazmiye Tüfekçioğlu
Zekeriyaköy Çevre Gönüllüleri Sözcüsü
Nazmiye hanım,
Sokak köpekleri meselesini çözmenin tek yolu, bu konuda "Hukuk" ne diyorsa onu yapmaktır. Bahsettiğim hukuk, tam üyesi olmak için ulusça gayret sarfettiğimiz AB kanun ve yönetmelikleridir. Yüzyıllar süren ve binlerce, belki de onbinlerce olaydan sonra oluşan hukuku, yani sokak köpekleriyle ilgili olarak il idaresinin, belediyelerin ve de diğer yerel yönetim birimlerinin görev ve yetkilerini düzenleyen yasaları ve yönetmelikleri yok sayarak çözüm geliştirilemez.
AB mevzuatı içinde, belediyelere, sokakta bulunan başıboş köpekleri toplayıp, belli bir süre, mesela bir hafta barınakta tutmak ve bu süre içinde sahiplenilmeyenleri "uyutmak" vazifesi verilmiştir. Yani ne kadar üzülürsek üzülelim, bu köpeklerin ebediyen uyutulmasından başka çare yoktur. Bu hayvanları aşılatıp, kısırlaştırıp, kulaklarına da küpe takıp sokaklara salmak diye ne ülkemiz ne de AB mevzuatı içinde bir hal tarzı yoktur. Benim bildiğim budur. Bilgilerim eksik veya yanlış olabilir. Öncelikle ülkemiz hukukçularından ayrıca Brüksel'deki AB Merkezinden konuyla ilgili yasal kurallar öğrenilebilir. Kurallar ne ise, hepimiz aynen uyarız.
Bu beldede yaşayan insanların ve özellikle başıboş köpeklerinin hedefi olan çocukların, sokaklarda ve parklarda özgürce oynama ve dolaşma hakkını kısıtlamamak için yukarıda arzettiğim çözüm yolunu hayata geçirmek mecburiyeti vardır. En azından yasal uygulamalara karşı çıkmamak gerekir.
Aksi davranış, kendi tercihlerimizi, başkalarına dayatmaktan başka bir şey değildir. Ne kadar insaniymiş gibi durursa dursun bu, bir zorbalıktır.
Saygılarımla,
E...C...